Ülkemizin en güzel şehirlerden biri olan Mardin, kendine has düzeni ve mimarisiyle, diğer şehirlerimizden biraz daha farklı bir yapıdadır. Şehri tümüyle kaplamış olan sarımtırak ev renkleri, bizlere Mardin’e gelmiş olduğumu hissettiren en önemli olgulardan biridir. Ve bu harika şehrin harika bir yapısını tanıtmak isteriz sizlere. Bu yapının adı Mardin Kalesi olmakla birlikte, bu kalenin çok köklü bir tarihe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca bu kaleye, “Kartal Yuvası” adı da verilmiştir. Fakat kalenin asıl ve en çok kullanılan adı, Mardin Kalesidir.
Mardin Kalesi Mimarisi
Mardin Kalesi, ovadan yaklaşık olarak 1200 metre yüksekliğe inşa edilmiş bir yer olmakla birlikte, buraya insanların çıkabilmesi mümkün olan kısımlarına ise surlar inşa edilmiştir. 19. Yüzyılın ilk dönemlerine kadar dayanıklısını koruyan surlar, günümüzde ise genel itibariyle yıkılmış ve birçoğu da sadece temelden ibarettir. Ancak güney tarafında bulunan bir sur, hiç yıkılmadan öylece varlığını sürdürmektedir.
Zaptedilemeyecek kadar sağlam bir yapıda olan Mardin Kalesi, Timur’u bile üç defa kapısından döndürmüştür. Kaleye giriş ve çıkışlar toplam 6 kapı ile sağlanmış olmakla birlikte, yapısı itibariyle uzun direnişlere bile kolayca karşı koyabilecek haldedir. Evliye Çelebi ise bu karşı koyma durumunu, kalenin ambar ve su sarnıçlarının dolu olmasına bağlamıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ise 2015 yılında Mardin Kalesini restore etmiştir. Ve bu restore durumu, Mardin Kalesi için 218 yıl sonra bir ilk olacaktı. Restorasyon için yapılan kazılarda, Osmanlı Dönemine ait 300’ü aşkın birçok değerli eşya, araç gereç ve savaş malzemesi bulunmuştur. Ancak Mardin Kalesi içerisinde var olması gereken aslan heykelleri, talan edilmesinden ötürü maalesef ki günümüze kadar gelememiştir. Kalenin iç kısmı, 1980 yılından itibaren Hava Radar Kıta Komutanlığı tarafından ziyarete kapatılmıştır. Mardin Kalesinin o ihtişamlı görüntüsünü izlemek istenler, hemen alt tarafında yer alan Zinciriye Medresesine gidebilirler.
Mardin Gezilecek Yerler 2024Mardin Kalesi Tarihi
Birçok tarihi yapının kendine özgü rivayet ve hikayesi mevcuttur elbette. Mardin Kalesi ise kendine özgü birkaç farklı rivayeti ile, bu kaleyi araştıran kişilerde derin heyecan oluşturmakta. İlk rivayete göre, ateş ve güneşe tapan hükümdar Şad Buhari, M. S. 330 yılında Mardin Kalesine yerleşir. Kaleye geldiği sıra hasta halde ve ölmek üzere olan hükümdar, bu kalede iyileşmeye başlar ve sonraları ise kalenin şifalı bir yer olduğunu düşünür. Bu düşüncesinin sonucunda Mardin Kalesinde kaldığı yere bir saray yaptırır ve 12 yıl boyunca burada yaşar.
Diğer bir rivayette ise Persler ve Babiller, M. S. 442 yılında bir kalkınma hareketi başlatır. O yıllarda bölge genelinde bolluk ve bereket vardı ancak veba adında gelen salgın hastalık, heladaki herkesi öldürür. Ancak bölge sakinleri, veba hastalığının ortaya çıkış nedenini bu kaleye bağlar ve kaleye girersek ölürüz korkusuyla, yaklaşık olarak 100 – 200 yıl boyunca içeriye girmemişlerdir. Daha sonra Timur, takvimler 795 yılın gösterirken Mardin Kalesini tam 3 defa kuşatır fakat hiçbir kuşatmadan istediği sonucu alamaz.
Diğer bir rivayet ise 796 yılında yaşanan olayları konu almakta. O yıllarda Hamdaniler adındaki bir Arap hanedanlığı, Mardin Kalesine yeni binalar inşa eder ve kale daha oturaklı bir hal alır. Aynı zamanda bu inşalar, kalenin günümüz görünümüne en yakın olan halini almasını sağlar. Sonraları ise bu tarihten sonra, kaleyi ve bölgeyi ele geçiren her bir medeniyet, burada kendisine ait izler ve eserler bırakır.
Mardin Kalesi Nerede? Şehir Merkezine Uzaklığı Nedir?
Mardin Kalesi, Mardin ilinin merkezinde yer almaktadır. Kalenin en yakın konumuna, şehir merkezinden yürüyerek veya özel araç ve dolmuşla da gelebilirsiniz